Ülkemiz, belki de tarihi boyunca karşılaşmadığı düzeyde ve büyüklükte saldırıların hedefinde. Öyle ki bu saldırılar askeri olduğu kadar siyasi, ekonomik ve de olabildiğince kuralsız bir boyutta artarak sürmekte. Gelişen ve büyüyen Türkiye’den hoşnut olmayan cenahlar elbirliği yapmışçasına ve pervasızca hücum ediyor. Üstelik bu hainler yaptıkları alçak planları saklama gereği dahi duymuyorlar. Hedeflerinde Türkiye olduğunu açıkça söylüyor, bunu uluorta beyan ediyorlar.
Bu zorlu süreçte ülkemizin ihtiyacı olan tek şey yekvücut olabilmek ve bu amansız saldırıları elbirliği içerisinde püskürtmektir. Bizler millet olarak bunu başarabilecek güce ve inanca fazlasıyla sahibiz. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi “Ulusum, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?”. Tarih tekerrürden ibaretse eğer, bu destansı zaferler bundan yüz iki sene evvel Çanakkale’de ve doksan dört sene evvel Anadolu’da bu asil millet tarafından tarih sahnesine altın harflerle yazılmıştır. Bizler bir ve beraber olursak karşımıza çıkan bu hainler arkalarına bile bakmadan dönüp gideceklerdir. Binlerce kilometre öteden gelip zulüm yağdıran gafiller mazlumların derin haykırışı karşısında ürküp kaçacaklardır. Ezilenlerin hamisi olan Türkiye işte bu yüzden her anlamda hedef tahtasına oturtulmuştur. Malum şer odakları, oyunları bozan, planları alt üst edip yıkan bir Türkiye’yi asla istememektedirler. Bu yüzden ellerindeki tüm argümanlarla, açıkça ve alçakça ülkemize saldırma yolunu seçmişlerdir. Bunu gerek finansal yönden ortaya koydukları spekülatif yöntemlerle, gerekse de Türkiye düşmanlarına verdikleri açık destek yoluyla ifşa etmekten kaçınmamaktadırlar. Ne yazık ki Gazi Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’nde işaret ettiği, bu ülkede yetişen, büyüyen ve bu ülkenin ekmeğini yemiş bir kısım “dahili ve harici bedbahtlar” da bu oyunun bir parçası olmaktan geri durmamaktadırlar. Bu habis duruma geçtiğimiz ay içerisinde Nato’da yaşanan kepazelikte açıkça şahit olduk. Bir insanın ya da grubun menfaatleri uğruna doğup büyüdüğü öz vatanına dahi göz kırpmadan ihanet edebileceğini görmek gerçekten kanımızı dondurdu. Yapılan bu hıyanet elbette ki ülkemize hiçbir zarar veremeyecek, tıpkı bumerang gibi bunu planlayan çetenin başında patlayacaktır. Hainliği içine sindirebilen bu onursuzlar, yaşanacak ağır yenilginin ardından pişmanlık gözyaşları dökecek ve yaptıkları hatayı anlayacaklardır.
Bizler tüccar ve sanayiciler olarak bu zorlu dönemde üretmeye, çalışmaya ve her zamankinden fazla gayret göstermeye mecburuz. Bunu gelecek nesillerimizin ve ülkemizin bekası için yapmak durumundayız. Görüyoruz ki yeni çağ savaşları yalnızca topla tüfekle olmuyor. Artık cepheler ve mevziler geçmişle kıyaslanamayacak düzeyde farklılaşmış durumdadır. Koca koca ülkeler ekonomik savaşlar ve finanslar oyunlarla diz çöktürülmekte, yola getirilmektedir. Mevcut tüm parametreler ülkemizi yıkmak ve parçalamak için kullanılırken bizler buna asla seyirci kalamayız. Ülkemize kazandırdığımız her bir döviz, oluşturduğumuz her bir istihdam ve yaptığımız her bir yatırım bu zorlu dönemeçte ülkemize can simidi olacaktır. Ancak bu şekilde hain planları bozabilir, ülkemizin yolunu açabiliriz.
Unutmayalım! Türkiye kaybederse mazlumlar kaybeder, Türkiye kaybederse dünyanın en ücra köşelerinde yolumuzu gözleyen fakir fukaralar, garip gurebalar kaybeder, Türkiye kaybederse Somali’nin, Arakan’ın, Filistin’in, Bakanlar’ın sesi kısılır, Türkiye kaybederse dünyada ağır aksak işleyen adaletin terazisi hepten kırılır, Türkiye kaybederse sömürü düzeni arsızlaşır, azgınlaşır daha bir acımasız olur. Bu yüzden Türkiye’nin birliği ve Türkiye’nin beraberliği onlar için ekmek demek, aş demek, barış demek, huzur demek, kardeşlik demektir. Bunu bilir ve buna göre yaşarsak inanıyorum ki hem bizim için hem de dünya için güzel günler pek de uzak sayılmayacaktır.
Giyasettin Eyyüpkoca