Kartallar, 70 yıla kadar uzayabilen yaşam süreleri ile kuş türleri içerisinde en uzun süre yaşayanlardır. Ancak bu güçlü kuşlar, uzun ömürlerinin 40’lı yıllarında ciddi bir sınav vermek zorundadırlar. Bu yaşa ulaştıklarında, onlara uzun yıllar hizmet eden tüyleri kartlaşıp kanatlarına takılmaya başlar, güçlü gagaları uzayıp vücutlarına doğru kıvrılır, pençeleri ise sertleşerek esnekliğini yitirir. Bu yırtıcı kuşların bu bedensel uzuvlarıyla uçmaları ve avlanmaları artık nerdeyse imkansızdır. Burada kartalın önündeki iki yoldan birisini seçmesi gerekmektedir. Ya bu halde kalıp ölümü tercih edecek ya da yeniden doğuşun sancılarına katlanacaktır. İşte bu anda kartal, bir dağın tepesine uçar ve sert bir kaya duvarına yuva yapar. Sonrası ise ilginçtir. Önce gagalarını kayalara vurarak kırar. Kopan gaga yerine yenisi çıktığında bu defa yeni ve güçlü gagasıyla kendi pençelerini söker. Yeni pençeleri çıktığındaysa bu pençeleri kullanarak kartlaşmış eski tüylerini yolmaya başlar. Aradan beş ay gibi bir süre geçtiğindeyse ömrünün geri kalan yirmi yılında kullanacağı yepyeni tüyleri, güçlü gagası ve kıvrak pençeleri ile onu yaşama bağlayan yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazırdır.
Bu metaforun bir efsane mi yoksa gerçek mi olduğu tartışıladursun, işin bizi ilgilendiren kısmı kuşkusuz değişim sancıları ve sonrasında yaşanan süreçlerdir. Bildiğimiz bir doğru var ki, değişim ve yenilenme tüm canlılar ve hayat adına kaçınılmaz bir gerçektir. Sürekli deveran eden yaratılış mucizesi, mevsimler, zaman, dünya ve insan hep bu kavram üzerinde serencam etmektedir. Çevremize baktığımızda an be an değişmeyen, dönüşmeyen veya değişime direnebilen canlı ya da cansız hiçbir varlık yoktur. Bu nedenle tüm bu kozmografyayı kucaklayan bu sahicilikten uzak durmak ve sırtını dönmek doğanın ve evrenin kurallarına aykırıdır. Bizler işletme ve bölgesi adına duyarlı olan bireyler olarak her zaman ve her alanda çağın gereklerini yerine getirmek ve değişim kavramını sürekli kılmak zorundayız. Özellikle firmalarımız hedef pazarlar, ürün gaması, yönetim felsefesi ve rekabet stratejileri yönünden bu değişime ayak uydurma noktasında azami gayret ve hassasiyet göstermelidirler. Aksi halde gagası ve pençeleri körelen kartalın yaşadığı süreçlere maruz kalmaktan başka çaremizin olmayacağı aşikardır. Sancılı da olsa, güçlüklerle de karşılaşsak değişimden asla vazgeçmemeli, önümüze sürekli yeni hedefler koymalıyız.
Bizler, Laleli gibi canlılığın ve güncelliğin en üst düzeyde seyrettiği emsalsiz bir açık hava ticaret/turizm merkezinin tam ortasında yer alan işletmeler olarak kuşkusuz bu realiteyi on yıllardır görmekteyiz. Zamanla değişen ve dönüşen pazarlar ve alıcı profilleri bize tüm bu süreçlerin gelip geçici olduğunu defalarca haykırmış ve bizzat yaşatmıştır. Her türlü risk ve olasılıklara daima hazır olmalı, mutlaka B ve C planlarımızı hazır tutmalıyız. Ürünlerimizi, servis ve sunum kalitemizi dünya ölçeğine oturtmalı, maksimum müşteri memnuniyetini sağlama niyetimizi daim kılmalıyız. Dünya gittikçe küçülürken rekabet yapıları sertleşmekte, rakipler çoğalmaktadır. Bu nedenle geçmişin tecrübelerini cebimizde taşıyıp geleceğe yepyeni bakış açıları ile uzanmalıyız. Sonrası ise bizlerin geleceğine umut kırıntıları serpiştiren, bizleri yeni ve bereketli yollara ulaştıran güzel günlerin habercisi olacaktır. Yeter ki Laleli’nin son yıllarda yaşadığı ve birçok kurum ve kuruluşa örnek olarak gösterilen o muhteşem dönüşümün kalıcılığını ve sürekliliğini bölgenin her noktasında hissedilir kılabilelim.
Bu temennilerle sizleri selamlıyor, acılar, savaşlar, iniş-çıkış ve çalkantılarla geleceğe sürüklenen bölgemizin aydınlık, mutlu, huzurlu ve barış dolu yarınlara kavuşması ümidiyle saygılar sunuyorum.
Giyasettin Eyyüpkoca