Son yıllarda gerek bu sütunlarda gerekse de birçok farklı platformda bahsettiğimiz üç kelimeden oluşan kritik bir konu var. Sürekli dillendirdiğimiz bu metafor şu: “Dünya hızla değişiyor”.
20 Ocak itibariyle, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin başına Donald Trump geçti. Birçok radikal söylem ve çıkışlarla geçen seçim kampanyası sürecinin ardından merakla beklenen dönem artık başlamış bulunuyor. İlginçtir ki serbest piyasa ekonomisinin küresel anlamda öncüsü olan ABD’nin ithalata sınırlamalar getirmeyi planladığı, tam aksine Çin’in ise global ve açık ekonomik sistemi savunduğu garip bir döneme girmiş bulunuyoruz. Zaman içerisinde bu karmaşık yapıyı hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Ancak bu yeni dönemin, yerel ve küresel anlamda bizi de etkilemesi muhtemel birçok derin sonuçları olacağı kesin. En azından ana hedef pazarımız olan ve birçok yaptırım ve zorluklarla boğuşan Rusya’nın geçmişe nazaran daha iyimser olduğunu söylemek mümkün. Şüphesiz ki Rusya’da ortaya çıkacak her iyileşme Laleli gibi hazır ve güçlü pazarların pozitif yönde ivme kazanmasını sağlayacaktır. Ayrıca Suriye’de akan kanın durmasına dönük Türkiye ve Rusya’nın ortak girişimi olan Astana Süreci de umuyorum ki iki ülke ilişkilerine müspet anlamda yansıyacaktır. Artık ülkeler menfi davranışların getirdiği ekonomik ve siyasi yükün farkına varırken bunun yerine kolektif başarı ve paylaşım bilinciyle hareket etme eğilimindeler. Bu da bölgesinin en etkin, dünyanın ise nerdeyse en stratejik ülkelerinden birisi olan Türkiye’nin yararına bir durum olarak görülebilir. Geçtiğimiz süreçte içerde ve dışarıda yaşadığımız sorunların önümüzdeki dönemde en azından belirli nispette iyileşme göstereceğini düşünüyor ve diliyorum. Ülkemiz; genç nüfusu, dinamik ve oturmuş ekonomisi, gelişmiş altyapısı ve aktif işleyen tüm kurumlarıyla bu süreçte büyümesini aralıksız sürdürecektir.
Bölgesel eksende sürekli ilerleyen bir sivil toplum kuruluşu olarak ülkemizde ve dünyada gelişen tüm olaylardan birebir etkilendiğimizi söylemeliyim. Dönemin zorlu şartları altında tüm gayretimizle çalışmaya ve Laleli’mize katkı sunmaya devam ediyoruz. Ancak zaman içerisinde yüzleştiğimiz tüm meseleler ne yazık ki her daim çözümüne müdahil olabildiğimiz konular olmayabiliyor. Bazı siyasi, küresel ve konjonktürel problemler ne yazık ki bizlerin etkili girişimlerine rağmen çözümlenemeyebiliyor. Ülke olarak elbette ki bu yeni kurgu içerisinde yönetimsel karar alma mekanizmalarımızın bugünden daha hızlı ve işlevsel anlamda daha aktif bir yapıya bürünmesi gereklidir. Geçmişin ağır aksak işleyen bürokratik yapısıyla, geleceği inşa etmek bir yana bugünü korumamız bile uzak bir ihtimaldir. Çağın gereklerine uygun yepyeni bir siyasi yönetim biçimine ihtiyacımız olduğu gün gibi aşikardır. Ülkemizin gelecek on hatta gelecek yüz yılları bu önemli ve kritik dönüşüme bağlıdır. Zaman kavramının paranın önüne geçtiği ve küresel rekabet ve yarışın had safhada olduğu bu dönemde eski ve köhne sistemlerle bir yere varamayacağımızı kesin olarak bilmeliyiz. Bu noktada günlük siyasi çekişme ve kavgaları bir kenara bırakıp ülkemizin ufkunu ve gelecek nesillerin refahını düşünmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak isterim. Özellikle sorumluluk makamımda oturan kişilerin daha duyarlı ve sağduyulu davranmaları gerektiğini düşünüyorum zira ayrışmaya değil birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var. Halkımızın önüne gidecek bu yeni modelin ülkemiz için karar almada daha pratik bir anlayış getireceği, mevcut dinamizmimizi arttıracağı ve ekonomik açıdan vites yükseltebileceğimiz parlak bir dönemi getireceğine yürekten inanıyorum.
Hızla değişen dünyada, gelecek yılların güzel ülkemize, dünyaya ve de Laleli’ye hayırlar getirmesi dileğiyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Giyasettin Eyyüpkoca