Ticarette riski dağıtmak ya da riski paylaştırmak şeklinde bir kavram vardır. Ülkelerin, bankaların ya da büyük işletmelerin varlıklarını Dolar, Euro ya da farklı para birimleri biçiminde tutmaları buna örnektir. Buradaki amaç eldeki herhangi bir mevcutta olması muhtemel risklere karşı diğerleri ile denge sağlayabilmektir. Ani dalgalanmalar ve iniş-çıkışlar karşısında krizi minimum kayıpla atlatabilmeye yarayan bu politika, gün geçtikçe önemini arttıran bir olgudur. Özellikle geleceğe dönük belirsizliğin had safhada olduğu günümüz dünyasında bu kavramın detaylı bir şekilde irdelenmesinin önemli olduğu kanaatindeyim. Eldeki rezervlerin yanı sıra mevcut pazar, portföy ve ürün yapılarının da bu perspektifle ele alınması kaçınılmazdır.
Bundan tam bir yıl öncesine döndüğümüzde; Ukrayna’da iç savaş çıkacağı, Rusya’da döviz kurlarının bu denli yükseleceği, Suriye ve Irak’ta yerleşik bir örgütün zaten pamuk ipliğine bağlı olan bu bölgeyi adeta yangın yerine çevireceği kuşkusuz bilinmez, tahmin edilemezdi. Böylesine hassas ve kıymetli bir bölgede yer alan ülkemizde, eğer dünya bir defa düşünüyorsa bizlerin on defa hatta yüz defa düşünerek adım atması şarttır ve elzemdir. Bulunduğumuz coğrafya bunu gerektirmektedir. Geçmişe dönüp baktığımızda Laleli olarak dönemsel anlamda çok sancılı yıllar geçirdiğimizi hepimiz biliyoruz. Bunun birçok bölgesel ve jeopolitik nedenleri olabilir ancak bizler toplam akılla hareket eden insanlar olarak bunun ana nedeninin pazar anlamında var olan monopol yapıdan ileri geldiğini bilmekteyiz. “Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür” derler. O günleri tekrardan yaşamamak ve geleceğe ümitle bakabilmek için şüphesiz pazar ve portföy riskimizi minimuma indirmeliyiz. Tek bir noktaya bağlı kalarak yaşamak, o bölgenin tüm sorunları ile birebir yüzleşmek anlamına gelmektedir. Sürekli büyüyen ve gelişen Laleli gibi eşsiz bir markanın tek kutuplu bir pazar yapısıyla yürümesi düşünülemez. Rusya, Ukrayna ve diğer BDT Ülkeleri elbette ki bizler için önemli bölgelerdendir. Bilgi-birikim ve tecrübe anlamında bu coğrafyadaki etkinliğimiz diğer hiçbir bölgeyle kıyaslanamaz düzeydedir. Bizler bu ülkelerle olan ticaretimizi geliştirme yolları ararken yeni pazarlar bulma noktasında da faaliyetlerimizi aralıksız sürdürmeliyiz. Başta çevre ve komşu ülkelerimiz olmak üzere ürün/fiyat dengemizin örtüştüğü her alan bizler için potansiyel pazarlar olarak görülmelidir. Ayrıca 77 milyona yaklaşan genç nüfusuyla ülkemizin de bizlere yeni ticari kapılar açabileceği bir gerçektir.
Bu kapsamda uzun zamandır üzerinde çalıştığımız ve LASİAD’ın İstanbul Ticaret Odası nezdindeki etkin girişimleriyle sonuçlanan “Tahran Türk Moda Günleri” Fuarı hepimiz için büyük önem arz etmektedir. Birçok anlamda ilkleri barındıran bu fuar inanıyorum ki bizlere kardeş ülke İran’ın ticari kapılarını açacak ve yeni ufuklar kazandıracaktır. Dünyanın “bekle-gör” yerine “aktif ol, uygula ve sonuç al” mantığıyla ilerlediği, teknolojik imkanlar neticesinde uzakların artık yakın olduğu bir dönemi yaşarken mağazalarımızda oturup müşteri beklemek şüphesiz çağın aksine hareket etmek olacaktır. Uzun yıllardır ticari esnekliği ve değişime açık olma kabiliyeti en üst düzeyde olan Laleli’nin bu anlamda kendini başarıyla yenileyeceğinden eminim. Ayrıca düzenleyeceğimiz fuarın Laleli için büyük bir fırsat olduğunu ve azami düzeyde katılım göstermemizin bölgemiz ve ülkemize hayırlar getireceğine inandığımı da belirtmek isterim. Ceddi, ömrünü çok uzak diyarları fethe adamış bir milletin evlatları olan bizlerin bunu başarması elbette ki mümkündür. Yeter ki tıpkı geçmişte olduğu gibi bir olalım, birlikte hareket edip gücümüzü tam anlamıyla ortaya koyabilelim.
Zorluklar, savaşlar ve yıkımlarla geçen 2014 yılını geride bırakırken, yeni yılın ülkemize ve tüm dünyaya barış, huzur ve refah getirmesi dileğiyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Giyasettin Eyyüpkoca