Türkiye yepyeni bir yıla ve yepyeni bir döneme giriyor. Ekonomide geçmişin ezberlerinden sıyrılıp üreten, ürettiğini ihraç eden ve sonuçta dış ticaret fazlası veren Türkiye hedefine hızla ilerliyoruz. Ümit ediyorum ki kısa zamanda ülkemiz ihracatı ithalatının önüne geçecek ve bunu kalıcı ve sürdürülebilir bir hale getirmeyi başaracaktır. Bu hedef hem bizler hem de ülkemizin geleceği açısından fazlasıyla önemli bir husustur. Eğer bu dönemde bunu gerçekleştiremezsek bir daha böyle bir fırsatın önümüze gelmesi on yılları bulabilir. Bu nedenle yolumuzdan sapmadan, stratejik hedeflerimizden asla uzaklaşmadan süreci devam ettirmemiz hayati önemdedir.
Ülkemizin sadece 2010-2019 yılları arasındaki 10 yıllık ihracat/ithalat verileri incelendiğinde 700 milyar doların üzerinde dış ticaret açığı verdiği görülebilir. Bu rakam o dönemlerde özellikle turizm, yurtdışı projeler, gurbetçilerin gönderdikleri transferler gibi kalemlerle sübvanse edilse de gelinen noktada artık taşınabilir olmaktan çıkmıştır. Pandemiyle birlikte daralan ve belirsizleşen küresel ekonomide ülkemiz böylesi risklerle yüzleşmekten artık kurtulmalıdır. İthal ikamesi ürünlerin üretimi ve yatırımı her anlamda desteklenmeli, ihracat olanağı bulunan kalemlerin küresel pazarlarla buluşması sağlanmalıdır. Markalaşma ve katma değerli ürün üretimine dönük söylemler eyleme geçmeli, bu konuda somut adımlar atılmalıdır. Özellikle Laleli gibi bölgesel pazarların bu anlamda gelişme olanağı kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Ülkemizden küresel ölçekte sayısız marka çıkaran bizim gibi küresel vitrinlerin daha da gelişmesi ve ülkemize daha fazla katkı sağlayabilmesi öncelikler arasına alınmalıdır. Bizleri geleceğe taşıyacak ve ekonomik anlamda devrimsel bir dönüşüm yapmamıza dayanak olacak iklimi hep birlikte oluşturmak zorundayız. Unutulmamalıdır ki, ülkemiz hazır giyim ihracatı yıllar sonra 20 Milyar doları aşarken bir Fransız markası olan Louis Vuitton’un sadece moda sektöründen 2020 yılında elde ettiği gelir 21,2 Milyar Euro’dur. Bu kapsamda süreçler kolaylaştırılmalı, potansiyeli yüksek olan marka ve işletmelerin önü açılmalıdır. Firmalarımızın değerlendirmeye temel alınacak esas kriterleri ihracat temeline oturtulmalıdır. Özellikle hazır giyim sektörü gibi çok az yurtdışı girdi kullanarak güçlü ihracat gerçekleştiren sektörlerin yoğun bir biçimde desteklenmesi bizleri hedefimize ulaştırabilir. Burada da küresel tecrübesi, ticaret, lojistik ve konaklama konularındaki güçlü altyapısı ile Laleli gibi bölgeler ön plana çıkmaktadır.
Özellikle dijitalleşme ve küresel markalaşma konularında her anlamda yapacak daha çok işimiz olduğunu görüyoruz. Ülkemiz ihracatı bu yıl gerçekleşen keskin dönüşümü kalıcı hale getirebilecek güce ve yeteneğe sahiptir. Ülke ve millet olarak topyekûn bir üretim ve ihracat dönüşüm seferberliğine başlamak zorundayız. “Türkiye Modeli” olarak adlandırılan bu yeni ekonomik sistem bizleri en ücra pazarlarda dahi ürünlerini başarıyla pazarlayabilecek bir özgüvene taşımalıdır. Gelinen küresel ekonomik düzlem ülkemiz adına açılmaz sandığımız devasa kapıları ardına kadar açmaktadır. Global ölçekte kendisini kanıtlamış donanımlı sanayici ve tüccarlarımızı sosyokültürel anlamda üretmeyi hedef alan enerjik ve genç bir jenerasyonla beslersek büyük bir değişimi başlatmış olacağız. İnanıyorum ki ekonomide tarih yazacak bu güç ve inanç birliği Türkiye’nin vizyonunu çok daha ileriye taşıyacaktır. Bu sayede ülkemizin refah seviyesi artacak hem bölgesel hem de küresel anlamda taşıdığımız tarihi misyonu çok daha etkin ve başarılı bir biçimde hayata geçireceğiz. Bu dilek ve temennilerle sizleri selamlıyor, yeni yılın sizlere, ülkemize ve bütün insanlığa sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum.
Giyasettin Eyyüpkoca