6 Şubat sabahına millet olarak yüzyılın felaketi ile uyandık. Yüreğimizde belki de on yıllar boyunca sönmeyecek bir ateş harlanmış oldu. Hepimizin bir yanı eksildi, canımızdan can, ömrümüzden ömür gitti. Acımızı yaşamaya fırsat dahi bulamadan ve daha ne olup bittiğini bile anlayamadan enkaz altında kalan canlarımızı kurtarmaya giriştik. Devlet ve millet olarak el ele verip seferber olduk ve zamanla yarıştığımız büyük bir mücadeleye baş koyduk. Enkaz altından kurtarılan canlarımıza dair aldığımız iyi haberler çöken moralimizi kısmen de olsa düzeltirken mevsimin soğuk koşullarında insanlarımızın barınma, ısınma, yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılama konusunda büyük bir sınav verdik. Ülkemizin dört bir yanından yardımlar bölgeye ulaştırılırken depremin etkilediği koca bir coğrafyada kardeşlerimizin yaralarını sarmaya yöneldik. Hızlıca prefabrik, konteyner ve çadır kentler kuruldu. Büyük bir acıyla yüzleşmek durumunda kalan bölge insanımız için çorbalar kaynamaya başladı. Bu öyle bir yarıştı ki, depremden etkilenen insanımızın sayısı birkaç ülke nüfusunun toplamına nerdeyse denk iken tek bir kişinin bile boynu büyük, yüreği yaralı kalmamalıydı. Depremden canı yanan kardeşlerimiz için elimizden ne geliyorsa yapma gayretine yöneldik.
Bugün itibariyle depremin üzerinden yaklaşık olarak iki ay geçmiş oluyor. Unutmayalım ki ihtiyaçlar henüz bitmedi ve kısa vadede de bitmeyecek. Belki de aylar boyunca sürecek bir yardım zincirinin durmaksızın akıp gitmesi gerekiyor. Yaşamın tekrardan rehabilite edilebilmesi, insanımızın kayıplarını geri getiremesek de eski yaşam konforlarının sağlanması, güvenli şehirlerin kurulup yaşamın doğal akışına tekrardan kavuşması belirli bir zaman alacak. Şüphesiz devletimizin gücü tüm bu koşulları yeniden tesis etmeye fazlasıyla yetecektir. Ancak özel sektör ve STK’lar olarak bizler de vazifemizin bilincinde olmalı ve üzerimize düşen ne varsa yerine getirme noktasında azami çaba sarf etmeliyiz. Böylesine büyük ve güçlü bir afetin etkilerini ortadan kaldırmak dünyanın hiçbir ülkesi ya da devletinin tek başına baş edebileceği bir durum değildir. Türkiye gibi deprem, sel ve doğal afetler konusunda tecrübeli bir ülke sorunların ivedilikle çözülebilmesi adına hızlıca aksiyon alacak ve ihtiyaçları hızlıca neticeye ulaştıracaktır. Millet olarak bizler de deprem felaketini her an yaşamımızın gündeminde tutmalı ve geleceği doğru inşa edebilme adına olabildiğince hassasiyet göstermeliyiz. Böylesi acıların bir daha tekrarlanmaması adına gerekli özveriyi ve disiplini asla elden bırakmamalı, asla gevşemeden kural ve kanunların uygulanması konusunda maksimum duyarlılık göstermeliyiz. Ne yazık ki giden canlar geri gelmiyor, yanan yüreklerdeki ateş sönmüyor, acılar yıllar geçse de asla ama asla unutulmuyor.
Bölgemiz her zamanki gibi yoğun ve değişken bir gündemin içerisinde. Ülkemizin özellikle komşu ülkelere uzattığı zeytin dalının karşılık bulması Laleli gibi küresel ticaret gemisinin dümeninde yer alan bölgeler açısından önemli. Bu karşılıklı anlayış sürecinin kuzey komşularımızda da en kısa zamanda hayat bulması en büyük dileğimizdir. Orta Doğu ve Avrasya bölgesinin kalbinde yer alan ülkemiz iç istikrarı ve küresel barışa sağladığı önemli katkılarla dünyanın takdirini toplamaya devam ediyor. Her daim uluslararası ticaret gerçekleştiren bizler belki de bu global kardeşlik ruhunun tüm ülkeler tarafından kavranmasına ve özümsenmesine en çok ihtiyaç duyan kişileriz. Küresel aktörler el sıkıştıkça biz iş insanları kucaklaşıyor, kazan kazan mantığında yepyeni ticari köprüler inşa ediyoruz. Yeni yol ve güzergahlar açıldıkça bizler o yolları aşındırıyor, ülkemiz insanının el emeği göz nuruyla ürettiklerini dünyanın en ücra köşesindeki alıcılarla buluşturuyoruz. Dünyanın sayısız ülkesinden insanları bölgemizde ağırlayıp onlara ülkemizin misafirperverliği ve alicenaplığını sunma fırsatı yakalıyoruz. Umuyoruz ki gelecek, insanlığın arzuladığı o kadim kardeşlik ruhuyla yeniden şekillenir, insanlar birbirini anlar, insan olduğu için sever ve saygı duyar. Medeniyetimizin kalbinde yer alan hoşgörü iklimi tüm dünyayı sarar, kucaklar.
Bu vesileyle depremde hayatını kaybeden insanlarımıza Allah (c.c.)’tan rahmet, kalanlara sağlık, sabır ve afiyetler diliyorum. Böylesi acıların bir daha yaşanmaması temennisiyle Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimle tebrik ediyorum.
Giyasettin Eyyüpkoca