Hazır giyim ve moda endüstrisi tarih boyunca sürekli kabuk değiştiren bir sanayi kolu olmuştur. 1920 ve 1940’lar arasında moda endüstrisi daha çok el emeğine dayalıydı. Giysiler genellikle küçük atölyelerde veya evlerde üretilirdi. Üretim süreci yavaştı ve sınırlı sayıda üründen oluşuyordu. 1950’lerde sanayileşme ve makineleşme hız kazandı. Büyük fabrikalar kurulmaya başlandı ve seri üretim yöntemleri geliştirildi. Bu sayede giysiler daha hızlı ve düşük maliyetlerle üretilmeye başladı. Sentetik kumaşlar ve yeni dikiş teknikleri de bu dönemde moda endüstrisine girdi. 1970 ile 1980’ler arasında moda endüstrisi küreselleşmeye başladı. Üretim, gelişmiş ülkelerden daha ucuz işgücüne sahip gelişmekte olan ülkelere kaydı. Bu dönemde polyester gibi sentetik kumaşların kullanımı arttı ve moda endüstrisi çevresel etkiler konusunda daha fazla eleştirilmeye başlandı. 1990 ve 2010 yılları arasında hızlı moda (fast fashion) kavramı ortaya çıktı. Büyük markalar, trendleri hızlı bir şekilde pazarla buluşturmak için üretim süreçlerini hızlandırdı.
Bu dönemde üretim Asya ülkelerine kaydı ve düşük maliyetli iş gücü kullanımı arttı. Ancak, bu durum çalışma koşulları ve çevresel etkiler konusunda endişeleri de beraberinde getirdi. 2010 sonrası dönemde sürdürülebilirlik ve etik üretim yöntemleri ön plana çıktı. Moda endüstrisi, çevresel etkilerini azaltmak ve daha sürdürülebilir üretim yöntemleri geliştirmek için çalışmalar yapmaya başladı. Geri dönüştürülmüş materyallerin kullanımı ve daha şeffaf tedarik zincirleri oluşturulmaya başlandı. Ayrıca, dijital teknolojiler ve otomasyon, üretim süreçlerini daha verimli hale getirdi. Günümüzdeyse moda endüstrisi hem hızlı moda hem de sürdürülebilir moda arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Üretim süreçleri giderek daha otomatikleşiyor ve dijitalleşiyor. 3D baskı teknolojisi ve yapay zekâ, üretim süreçlerinde devrim yaratma potansiyeline sahip. Hazır giyim ve moda endüstrisinin üretim hikayesi, teknoloji, küreselleşme ve tüketici talepleri doğrultusunda sürekli evriliyor. Bu süreçte hem etik hem de çevresel sürdürülebilirlik giderek daha önemli hale geliyor.
Türkiye olarak bu süreçlerin nerdeyse hepsinde yer aldık. Kendi penceremizden bu tarihsel sürece baktığımızda tekstil sanatının Osmanlı İmparatorluğu’na girişi, Selçuklu dönemine dayandığını görüyoruz. Bu dönemde, özellikle ipek dokumaları önemli bir ticaret malı haline gelmiştir. Bursa, ipek dokumalarıyla ünlü bir dokumacılık merkezi olarak gelişmiştir. Osmanlı dönemindeyse tekstil sanayisi büyük bir gelişme göstermiştir. İpek, pamuk ve yün gibi malzemeler kullanılarak çeşitli dokumalar üretilmiştir. Özellikle Bursa, Diyarbakır ve Denizli gibi şehirler tekstil üretiminde önemli rol oynamıştır. Osmanlı dokumaları, Avrupa, Asya ve Arap yarımadası gibi geniş bir coğrafyadaki tüccarların en önemli ürünleri arasında yer almıştır. 19. Yüzyıla gelindiğinde Osmanlı tekstil sanayisi Batı teknolojileriyle etkileşimde bulunmuş ve modernleşme sürecine giriş yapmıştır. Bu dönemde, özellikle ipek dokumaları ve nakkaş sanatı önemli bir gelişme göstermiştir. 20.yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte tekstil sanayisi de büyük değişiklikler geçirmiştir. Modern tekstil teknolojileri ve fabrikasyon yöntemleri kullanılmaya başlanmıştır.
Bugün ülkemiz; küresel markalara üretim yapan, kendi global markaları dünyanın nerdeyse her ülkesinde mağazalaşmış, tedarik zincirleri oturmuş, üretimden vitrine, hammaddeden ihracata kadar gelişmiş altyapısıyla dünyanın en önemli moda ve hazır giyim üreten ülkelerinden birisi olmuştur. Bu büyük hikâyenin en önemli oyuncularından birisi de şüphesiz Laleli’dir. Modayı üreten ve bunu eşsiz bir yöntemle sunan Laleli, ülkemizin hazır giyim ve moda serüveninde unutulmaz bir iz bırakmış, bırakmaya da devam etmektedir. İstanbul’un en stratejik bölgelerinin başında gelen Suriçi’nde yer alan, turizm ve konaklama potansiyelinin yanı sıra ticaret, lojistik ve hizmet sektörleriyle de Türkiye’nin en büyük güçlerinden birisi halini almıştır. Bu hikâyenin yazılmasında emeği olan tüm gönül dostlarımıza ve bölge firmalarımıza en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca 5-8 Şubat tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan IFCO Fuarı’na katılan tüm firmalarımıza da başarılı ve bol bereketli bir fuar geçirmelerini diliyorum. Çok daha güzel günleri hep birlikte görmemiz ümidiyle saygılar sunuyorum.
Kalın Sağlıcakla,
Giyasettin Eyyüpkoca