Lasiad

Yerel ve Küresel Ekonomiye Bakış

Son iki yılda Türkiye’de faiz oranları büyük dalgalanmalara sahne oldu. 2022 yılının başlarında, yüksek enflasyon baskıları ve küresel ekonomik belirsizlikler nedeniyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz oranlarını artırarak sıkı bir para politikası uygulamaya yöneldi. Bu süreçte, faiz oranlarının yükseltilmesi enflasyonu kontrol altına almayı amaçladı, ancak bu aynı zamanda ekonomik büyümeyi de yavaşlattı. 2023 yılına gelindiğinde, enflasyonun yavaş yavaş kontrol altına alınması ve küresel ekonomideki toparlanmanın etkisiyle TCMB, faiz oranlarında indirime gitme kararı aldı. Bu politika değişikliği, iç talebi canlandırmayı ve ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi hedefledi. Ancak, faiz oranlarının düşürülmesiyle birlikte döviz kurlarında ve enflasyon beklentilerinde yeniden bir hareketlenme gözlemlendi. 2024 yılına gelindiğindeyse Türkiye’de faiz oranlarının keskin bir biçimde artışı maalesef enflasyon üzerindeki olumlu etkilere nazaran ekonomide çeşitli olumsuz etkiler yarattı. Merkez Bankası’nın faiz oranlarını yükseltmesi, borçlanma maliyetlerini artırdı ve tüketici harcamalarını azalttı. Bu durum, sektörel büyüme ve yatırımı olumsuz yönde etkiledi. Ayrıca, faiz oranlarının artışı, döviz kuru üzerinde de olumsuz bir etki bıraktı. Döviz kurlarının enflasyona paralel artış göstermemesi, ihracatı ve rekabetçiliğimizi zayıflatırken ithal ürünlere de kapı araladı.

Küresel politikten baktığımızda; Rusya-Ukrayna savaşı, enerji fiyatlarının artmasına ve tedarik zincirlerinin bozulmasına yol açarak hem dünya hem de ülkemizde enflasyona sebebiyet vermiş bu durum da Türkiye’nin işletme ve işçilik maliyetlerini yükseltmiştir. Yine İsrail’in Gaze’yi işgali, dünya genelindeki siyasi istikrarın bozulmasına ve ticaretin zorlaşmasına yol açarak, Türkiye’nin ihracatını daha da zorlaştırmıştır. Savaş ve siyasi belirsizlikler, hazır giyim girdi fiyatlarını artırarak Türkiye’nin hazır giyim sektöründe olumsuz etkiler yaratmıştır. Rusya ve Ukrayna, Türkiye’nin ve özellikle Laleli’nin en önemli ticaret partnerlerinden biridir. Bu iki ülke ile olan ticaretin bozulması, Türkiye’nin ihracatını da ne yazık ki olumsuz yönde etkilemiştir. Özellikle hazır giyim ve tekstil ürünlerinin siparişlerinde istenmeyen iptal ve ertelemeler yaşanmıştır. Orta Doğu’daki siyasi gelişmeler ve enerji krizleri, Türkiye’nin enerji maliyetlerini arttırırken üretim süreçlerini de olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durum, ister istemez hazır giyim sektöründe de üretim maliyetlerinin yükselmesine neden olmuştur. Kısa vadede dünya ekonomisinde yaşanan belirsizlikler, tüketici talebini düşürmüş ve global pazarlarda rekabeti zorlaştırmıştır. Bu faktörler başta istihdam kaybı olmak üzere üretimden nihai satışa kadar Türkiye’nin hazır giyim sektörü için büyük zorlukları beraberinde getirmiştir.

Döviz kuru, maliyetler ve pazardaki sorunların çözümünü bekleyip kolaycılığa kaçmak yerine bir takım eksikliklerimizi görüp zamanı akılcı kullanmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ürünlerimizin kalitesini ve tasarımını artırarak kilogram başına ihracat değerimizi yükseltebiliriz. Ar-Ge ve inovasyon yatırımları da mevcut hazır giyim endüstrimizin daha pahalı ve değerli hale getirilmesine katkıda bulunabilir. Mevcut pazarlarımıza ek olarak yeni pazarlara açılma da bölgemiz ihracatının artırılmasına yardımcı olabilir. Özellikle ABD gibi büyük pazarları hedeflemek bizlere yeni fırsatlar sunabilir. Yine e-ticaret platformlarının kullanımını artırarak global pazarlara ulaşma imkânı sağlayabiliriz. Mağazaların işleyişi ve müşteri deneyimleri iyileştirilerek alıcıların memnuniyeti artırılabilir ve hedef pazarlarımızda daha kalıcı olabiliriz. Keza çevre dostu ürünler üretmek ve sürdürülebilirlik politikaları benimsemek de sektörümüzün global pazarlarda daha rekabetçi olmasına yardımcı olabilir. Özellikle maliyetlerimizin yüksek kaldığı bu dönemde ürünlerimizi farklı kılmak adına bu alanlara yatırım yapmamızın önemli olduğu kanaatindeyim.

Son olarak 2024 yılının sonlarına yaklaştığımız bu günlerde firmalarımıza yıl bitmeden şu başlıkları gözden geçirmelerini öneriyorum. Stratejik hedeflerimizi doğru belirlemeli, kaynak tahsislerimizi ele alıp doğru yönetmeli, risk yönetimi politikalarımızı gözden geçirmeli, performans ve maliyet takiplerimizi daha dinamik tutmalı, çalışanlarımızın eğitim ve motivasyonlarını yüksek seviyede tutacak politikalar benimsemeliyiz.

Daha güçlü, daha etkin ve daha hareketli bir Laleli dileği ve ümidiyle sizleri saygıyla selamlıyor, bol, başarılı ve bereketli işler diliyorum.

Giyasettin Eyyüpkoca