Verilen mücadeleyi başarısızlığa iten yegane unsur ümidi yitirmektir. Zorluklar ne denli çetin olursa olsun mücadeleyi asla bırakmamak gerek. Tedbirli, temkinli ve gayretli olmak başarıya giden yolun anahtarlarıdır. Geçmekte olduğumuz bu zorlu salgın sürecinde ülke ve millet olarak inancımızı asla yitirmemeliyiz. Dayanışma ve ortak akıl çerçevesinde hareket edersek çözemeyeceğimiz sorun yoktur. Bildiğiniz gibi sevinçler paylaştıkça çoğalır; dertler ve sıkıntılarsa paylaştıkça azalır. Yaşanan sorunlara çözüm bulabilmek adına özellikle Laleli olarak bölgesel işbirliğimizi geliştirmek zorundayız. İmkanlar dahilinde gerek dijital ortamda gerekse de belirli kurallar çerçevesinde bir araya gelmeye ve yaşanan Covid-19 salgının etkilerini minimize etmeye odaklanmalıyız.
Dünya, küresel ekonomiyi böylesine etkileyen bir sorunla ilk defa yüzleşmiyor. Tarihsel kronolojiye baktığımızda böylesi global olayların defalarca tekerrür ettiğini görebiliriz. Ülkemiz ve insanlarımız bu olaylardan öyle ya da böyle etkilenmiş ama asla pes etmemiştir. 1914-1918 arasındaki Birinci Dünya Savaşı, 1918-1920 yıllarında yaşanan İspanyol Gribi, 1929 yılındaki Ekonomik Buhran ve 1939-1945 yılları arasında devam eden İkinci Dünya Savaşı gibi olaylar, milletler, ülkeler ve ekonomiler nezdinde tamiri güç yara ve sancılar doğurmuştur. Bazısı ekonomik etkilerinden öte yaşama dair ümitlerin defalarca yitirilmesiyle sonuçlanmış ama hayat bir şekilde devam etmiştir. Şunu bilmeliyiz; dünyayı kasıp kavuran Covid-19 salgını yalnızca bizi değil tüm dünya ülkelerini en üst seviyede etkiliyor. Yitirdiğimiz canlara içimiz yanarken çok şükür ki ülkemiz bu süreci başından beri doğru ve rasyonalist bir biçimde yönetmeyi başardı. İnşallah bundan sonra da millet-devlet işbirliğinde alınan önlemlere en üst düzeyde riayet ederek süreci elbirliğiyle ve başarıyla atlatacağız. Türkiye bu salgın evresinden alnının akıyla çıkacak ve küresel vizyonu ekseninde hak ettiği yere ulaşacaktır. Asla ihmale gelmeyen bu virüsle baş etmek yine bizlerin elindedir. Hijyen, mesafe ve maske kurallarına uyarak en azından kendimizi, sevdiklerimizi ve çevremizi korumayı kendimize misyon edinmeliyiz. Özellikle fedakar sağlık çalışanlarımızın gösterdiği üstün gayret ve emeğe saygı duymalı ve bu konuda asla ama asla taviz vermemeliyiz. Unutmayalım ki giden can geri gelmiyor, yitirilen kim olursa olsun ardında kor bir ateş bırakıyor. Bizler gerektiğinde topyekun hareket etmeyi bilen duyarlı bir toplumuz. Bu amansız hastalığın daha fazla yayılmasına ve can yakmasına izin vermemek adına hassasiyetimizi sürekli korumalıyız. Elbette ki konu yalnızca bizlerin önlem almasıyla kapanmıyor. Ekonomik anlamda karşılaştığımız zorluklar açısından hedef pazarlarımızın normalleşmesi şart. Oraların normalleşmesiyle birlikte ticaret, turizm ve lojistik alanında hızlı bir restorasyonun başlayacağını ümit ediyoruz. Buradaki temel koşul ise Türk Hava Yolları öncülüğünde tüm uçuşların başlaması. Türkiye gibi salgın sürecini başından beri büyük bir dikkat, hassasiyet ve başarıyla yöneten bir ülkeye karşı Avrupa’nın ikircikli tutumu maalesef bizleri üzmektedir. Avrupa’nın bu konudan nemalanmaya çalışması ve süreci uzatarak kazanım elde etmeyi amaçlaması başta turizm sektörümüz olmak üzere birçok sektörümüze zarar vermektedir. Kimseye fayda getirmeyecek bu anlayışın bir an önce değişmesi başta adalet, eşitlik ve şeffaflık açısından kıymetlidir. Türkiye’nin salgın boyunca verdiği emek ve gösterdiği performansın karşılık bulması adına böylesi anlamsız yaftalamaların son bulması bizlerden önce Avrupa’nın hakkaniyet anlayışı açısından büyük bir sınavdır. Umuyoruz ki bu yanlıştan çabucak dönülür ve insanların seyahat özgürlüklerine uygulanan gereksiz kısıtlamalar kaldırılır. Buradaki temel yanılgı, özellikle bu süreçten sonra ülkelerin ve birliklerin ayrışma yerine dayanışmaya, kavga yerine hoşgörüye ve mücadele yerine işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğudur.
Bu vesileyle Kurban Bayramı’nızı can-ı gönülden kutluyor, ülkemize ve tüm dünyaya sağlık, huzur ve barış getirmesi temennisiyle saygılar sunuyorum.
Giyasettin Eyyüpkoca
